Tuesday, 9 August 2011

LONDON RIOTS

Ev arama telaşemiz sonunda bitti. Bu sayede biraz rahatladık ve yeni bir yazı yazabilme imkanı buldum.

Yazamadığım zamanın kısa bir özetini geçmeden önce, son birkaç gündür yaşanan, Pazartesi gecesi yoğunlaşan London/UK Riots olarak geçen olaylardan bahsetmek istiyorum.

Olayları ateşleyen, geçen perşembe gecesi uyuşturucu ve silah satıcısı olarak mimlenmiş bir gencin polis tarafından vurularak öldürülmesi oldu.

Londra 26 yıl önce yine buna benzer bir vakaya şahit olmuş, yine polis silahından çıkan bir kurşun olayları tetiklemiş.

1985’te yaşananlar kısaca şöyle: Hırsızlık şüphesiyle aranan siyahi bir gencin evine baskın yapan polis, çocuğun annesine ateş ederek kadını hayatı boyunca felç kalacak şekilde yaralıyor. Zaten polisin üstlerini ve evlerini aniden, izin olmaksızın aramasından gına gelmiş varoşlardaki insanlar bu olayla beraber galeyana geliyorlar, sokaklara barikatlar kurup yangın ve yağma olaylarına başlıyorlar. Yaşananlardan sonra polis daha az ırkçılık yapmaya başlıyor, kimseyi zırt pırt durdurup üstünü aramıyor.

Bugün yaşanan olaylar Mark Duggan’ın ölümüne tepki duyan varoşlardaki halkın öfkesi gibi başlasa da, gençlerinin caddelerdeki elektronik, içki ve spor ayakkabı dükkanlarını soyduğu, yangınlar çıkardığı, üzücü, organize bir suça dönüştü. Ellerindeki Blackberry’lerin şifreli mesajlaşma servisleri sayesinde polise yakalanmadan haberleşen serseriler, gece boyunca bisiklet ve scooterlarıyla mahalle mahalle gezip, dükkanları yağmalayıp, özellikle küçük esnafa büyük zarar verdiler.

Colin’in düşüncesi, bunun tek merkezden örgütlenen büyük bir hırsızlık organizasyonu olduğu. Kimbilir? Bize yakın gelen bir başka teori de kendi aralarında çekişen çetelerin, kim hangi bölgede daha büyük zararı verecek diye birbirleriyle yarışıyor olması.

Polisin saldırganlara karşı mesafeli tutumu çoğu insanı sinirlendirdi. Güvenlik güçlerinin kullandığı şiddet bizim için (Oğuz ve benim gibi Türkiye’lileri kastediyorum) günlük hayatın bir parçası olduğundan, bu derece tepkisiz kalıp, “cana geleceğine mala gelsin” anlayışla hareket eden Londra polisini biz de biraz garipsedik. Olayların tekrar etmesi halinde tazyikli su ve plastik mermi kullanımı bile hala tartışma aşamasında.

Pazartesi gecesi örgütlenen çetelerin Elephant&Castle civarına da gelecekleri duyumuyla alarma geçen polis, bizim sokağa sıkı barikatlar kurdu. Çok şükür biz bu sayede hiçbir kötü olaya şahit olmadık. Siren seslerini duyar duymaz balkona çıkıp sokağı kapatan özel polis arabalarını gördük. Zaten kısa bir süre sonra cadde iyice sakinleşti ve polisler de başka bölgelere gittiler.






Balkondan gördüğümüz özel polis ekipleri

Mel’in kızı öğlen telefonla arayıp Facebook’tan duyduğu çete rotasını haber verip uyardığı için her ikisi de çok sakindi. Bizi sakinleştirmek için hemen şarap ikram edip yemek hazırladılar. İspanya’dan önceki gece gelen diğer konuk çift, ilk günlerinde polis barikatı yüzünden kenar sokaklardan dolaşarak eve dönmek zorunda kalınca şaşkına dönmüştü tabii.

Sosyal medya bambaşka bir alemdi. Bu şartlarda bile konuyu Ti’ye alabilen bazı Ingilizlerin espri kalitesine -gülüyor olduğumuz için suçluluk duyarak da olsa- hayran olmamak elde değildi. Örneğin tüm bu yaşananları Kate Middleton’ın bakire olmadığının anlaşılmasına bağlayan bir Twitter yazarı gece gece bizi bayağı eğlendirdi.

Bir yandan da inanılmaz bilgi kirliliği vardı. London Riots mention’lı bazı mesajlar bir ara tamamen coşup Baudolino’yu kıskandıracak ölçüde gerçeklikle alakası olmayan haberlere dönüşmeye başladı. Özellikle bir grup insan sürekli serserlerin hayvanat bahçesinde olduğundan, hayvanların kafeslerini açmaya başladıklarından bahsedip, “12 maymun” ve “28 gün sonra” temelli hayaller görmeye başlamıştı.

Sanırım en çok ev arama sürecinde keşfedip, çok sevdiğimiz Clapham Junction’ın şiddet olaylarına maruz kalmasına üzüldük. Bu kadar sevimli, sadece gençlerin yaşadığı, cıvıl cıvıl bir semtin yağmaya maruz kalma nedeni ne olabilir ki?

Bir de CCTV kameralarına yansıyan, yaralı olduğu halde sırt çantasından eşyaları çalınan gencin görüntüleri insanın içini sızlatıyordu.

Sabah sabah internetten örgütlenip, ellerine süpürgelerini alıp sokaklarını temizlemeye çıkan, esnafa yardım eden insanları görmekse bu sefer bizi pozitif yönde duygulandırdı.

Londra bu akşam sakin görünüyor. Ama maalesef olayların Manchester’a sıçradığını görüyoruz TV’de. Umarım artık daha fazla şey yaşanmaz.

Aslında ev arama sürecimizden bahsedecektim ama bilgisayarın başına oturunca önce bunları paylaşmak istedim. Umarım sokaklar sakinleşir ve bir sonraki mesajım Londra’ya ev aramaya gelen biz turistlerin dramatik emlakçı anıları olur.

Odamızdan çektiğimiz bir time lapse'le kapatalım yazıyi.



No comments:

Post a Comment